19 Kasım 2011 Cumartesi

Babamı isterim 4


Bir de,en küçük yaşlarda bile olsa bazı olayları insan bir türlü unutamıyor. Rahime ablamın anlattığına göre,iki buçuk yaşında ancak varmışım. Hastane gibi bir yere gittiğimiz ve orada bana bir kupa içinde süt içirdiklerini anımsıyorum. Sonraları bunları anlattığımda,hep hayret ettilerdi. Babamın ayağındaki yara çok azmış. Mecbur olmuşlar,Suveyke’de eski bir konakta açtıkları dispansere yatırmışlar. Burada 6 aya yakın tedavi görmüş. Sık sık beni babamın yanına götüren ablam,bunu duyduğunda hayret ederdi. “nasıl hatırlarsın? Daha o zaman bir kımık çocuktun. Ancak iki buçuk yaşındaydın” derdi. İşte bu sıralarda babamın ayağını kesmeye kalkmışlar. Hıristiyan doktor Basil Huri “çavuş ayağında hayır yok. Gel razı ol. Kangren olmuş. Keselimde kurtul, böyle çekme” demiş. Babam “bunlar bana düşman. Mahsustan kesecekler, beni sakat bırakacaklar” diye düşünürmüş. Orada bir de doktor Alber adında Hıristiyan doktor daha varmış. Bu ayak kesme işine karşı çıkmış. Doktor Basil’in yüzüne karşı “sende hiç vicdan yok mu? Böyle bir yiğide nasıl kıyarsın? Böylesini analar yüz yılda bir doğurur. Kesemezsin. Başına iş açarım” demiş. Basil “ben operatörüm,bu benim işim. Sen kendi işine bak. Kesilmeden ayağı kurtaramam” demiş, ama cesaret edipte kesememiş. Alber babama gelmiş “bak çavuş basil ayağını kesmek istiyor. Sakın razı olma. Ayağın tedavi ile iyi olur. Benden söylemesi ,gençsin,sana acırım” deyince zaten şüphelenen babam,iyice diretmiş. Arkadaşlarına haber salmış. Amcam babamın bütün yakın arkadaşlarına haber uçurmuş. Basili sıkıştırmışlar “eğer böyle bir şeyi yaparsan vallahi sülaleni kuruturuz” . babamın ayağının kesilmesi için ,meğer doktor basile rüşvet verilmiş. Kim mi vermiş? Özbeöz Türk oldukları halde , Fransızlarla iş birliği yapan ağa takımı. Peder onları her gördüğü yerde yüzlerine karşı “siz hadi kuldan utanmadınız, Allah’tan damı korkmadınız? Düşmanla iş birliği yaptınız. Vatan millet hainisiniz. Sizin yüzünüze tükürmeye bile değmez.” Demesine, belediye kahvesini bastığı zaman ,hepsine birden ,isim zikrederek söğmesine kinlenmiş,daha bir içerlemişler. Böyledir işte insanın gözü dönmeye görsün..
Bu iki anı benim için çok önemlidir. Çocuk yüreğimde açtığı yara hala kapanmış değil. Bu süfli insanların varlığı, her toplum için yüz karasıdır. İçinde böylesileri barındırdığı için! Bu gibi asalaklar, her devirde “ gelen ağan, giden paşam” felsefesini ilke edinmiş sürüngenlerdir. Sahip oldukları servet sayesinde, mevkilerini korumasını bilmiş, bunu kim gelirse gelsin iyi becermişlerdir. Hala da öyle değil mi? Hele ,bazı esnafın onlar geçerken, yerden temennalarla ayağa kalkmaları bu süfli yaratıkları selamlamaları yok mu? Rastladığım zaman tüylerim diken diken olurdu. “Utanmaz adam” romanını kaleme alan H.Rahmi Gürpınar,sanki bizim bu yüzkaralarını görmüş. Yada her zaman ve mekanda bir türlü kökleri kurutulamayan bu takımın İstanbul’daki kopyalarına rastlamış. Her zamanda şeytanlaşanlar,insanları sömürenler ve bunların soyunda gelme, hiçbir manevi değer yargısına bağlı olmayan kimliksizler takımı vardır. Kendi çıkarları için güçsüz insanları ezip geçen, kubur fareler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

reklam