19 Kasım 2011 Cumartesi

İLK HOCA’YA BAŞLAYIŞIM… 2


Neşidelerimizi hep Arapça ezberlemiştik. Ne anlama geldiğini bilmeden koro halinde söylerdik. Sesi güzel olan birileri varsa, o tek başına bir beyit okur, arkasındanda diğerleri koro halinde katılırlardı. En çok okuduğumuz neşide,”Kullul kulubi,ilel habibi. Ve mai şahidün ve kalilu.” Bunu öyle içten söylerdik ki , duyan kadınlar çoğu kez ağlarlar “Allah sizi ananıza,babanıza bağışlasın. Ne güzel okudunuz. Sesinizde bülbül gibi maşallah. Allah nazarlardan esirgeye,saklaya!” diye dua ederlerdi. Bizde bundan sevinir böbürlenirdik. Ev sahibi hali vakti yerinde biriyse bize şerbetler ikram eder,çoğu kez yemekte verirlerdi. Bu bizim için ziyafet olurdu. Zaten okulumuzun çoğu talebesi , fakir ailelerindendi. Biraz vakti olanlar çocuklarını “resmi mektep”lere veriyorlardı. Semt semt bu mekteplerden açılmıştı. Dersler Arapça,Fransızca,Türkçe olarak mecburiydi. Bizim oturduğumuz Ömerağa mahallesine en yakın ilkokul “katsal mektebi” idi. Bunun gibi Antakya’nın her tarafına serpiştirilmiş ilk ve orta okullar DA VARDI. LİSE Selamet mahallesindeydi. Her gün sokakta ellerinde çantalarıyla bu ilkokullara gidip gelenleri gördükçe . “bende keşke onlar gibi bu okullara gitsem. Gidebilsem!”diye içimden geçirirdim. Komşumuz sofu İbrahim efendinin çocukları M.Sit,Salih,Hayri ve diğer komşumuz eskici Bekir efendinin oğlu Osman da bu okullara gidiyorlardı. Açıktan değilse bile,içten içe, dini eğitim yapan mahalle mekteplerine itibar azalmıştı. Ancak,çok fakir olupta,çocuklarına defter kalem ve önlük alamayanlar gönderirlerdi. Onların muntazam önlüklerle kafileler halinde sokaklardan geçmeleri,hele başlarındaki öğretmenlerinin batı tipi kıyafeti, hele Frenk vari kravat bağlamaları çok ilgimi çekiyordu. İçimde onların bizden daha üstün oldukları yer ediyordu. İnsanın tabiatında bu var. Maddi üstünlükler,zenginlik telakki ediliyor. İnsanları etkiliyordu.biz farkında olmadan bir “Küçüklük Kompleksi”ne yakalanıvermiştik. Çocukluk etkisiyle onları kıskanıyordum. Bazı aileler yaz tatilinde çocuklarını dini eğitim yapan bizim okullarada gönderirlerdi. Dinini diyanetinide öğrensin isterlerdi. Çünkü her ne kadar resmi okullarda da din dersleri veriliyor idiysede, üç dilden yapılan öğrenim ağır geldiğinden,din derslerine itibar edilmiyordu.yani zoraki bir din dersi vardı. Resmi okullarda din dersi hocaları da kendilerini küçük görüyorlardı. Onları diğer öğretmenlerin karşısında bir eziklik içinde görüyordum. Bazıları Frenk vari giyinmeye özen gösteriyor,bazılarıda eskiden beri alıştığı önden yırtmaçlı ,beli kuşaklı entari ve cüppe giyiyordu. Tabi başında sarık serbestti. O zamanlar yönetim halkın kıyafetine ,örf ve adetine,dini inancına dokunmamıştı. Bu müstemlekeciliğin taktiği olmalıydı. Saygı gösterdiğinden değil de, çıkarı için böyle davranıyordu. Mahkeme-i şeriyye ve diğer kurumlar olduğu gibi bırakılmış,hiçbirinin yönetimine dokunulmamıştı. Kadılık müftülük eskiden olduğu gibi özerkliğini koruyordu. Hatta “Veladet-i Nebevi” yıldönümleri kutlamalarına resmi bir saygı gösterirlerdi. Her sene Hz. Peygamberimizin doğum yıldönümlerine özel bir ilgi gösterdiklerine tanık oldum. Ulu camideydim. O gün, orada “Veladet Kandili” vardı. Cami oldukça kalabalıktı. Hatta avluda bile yer kalmamıştı. Namazlarımızı kılmış, dua ediyorduk. Tam bu sırada Fransızların askeri borazan takımının sesi duyulmaya başladı. Biz caddeden geçiyorlar sandık. Caddeden tarafta bir kıpırdanma göze çarpıyordu. Derken önde bir Fransız generali, yanında Delege Doryo , askeri ve mülki erkan cami’nin avlusuna girdiler. Biz hayretle bakakaldık. Caminin avlusunda onları Kadı ve Müftü karşıladılar. Caminin içinde ayrı bir bölme halinde olan kadınlar mahfeline misafir ettiler. Ben dayanamadım. Çocuk merakı bu ya, onların oturdukları kısma gittim seyretmeye başladım. O bölmeye özel yıldızlı koltuklar yerleştirilmişti. Hepsi sırayla oturmuş huşu içinde okunan Kuran-ı Kerim-i ve Mevlid-i Şerif’i dinliyorlardı. Onlara düşmandım, ama , bu tavırları çok hoşuma gitmişti. Bir Fransız generali sırmalar içinde geliyor, Müslümanların Peygamberinin doğum yıldönümü kutlamalarına katılıyordu. Dinimize karşı zoraki de olsa, böyle bir saygı gösterilmesi ruhumu okşamıştı. Bu olayı hala unutabilmiş değilim. Biz yine konumuza dönelim. Dini eğitim yapan mahalle mektepleri pek çoktu. Hemen hemen, her cami de bir hocaefendi ilmi kariyerine göre talebe yetiştiriyordu. Caminin bir veya iki hücresi bu işe yetiyordu. Kimileri ufak çocukları, kimileride daha büyükleri yetiştiriyordu. Buna ortaokul diyebiliriz. Daha üst düzeyde tahsil yapmak isteyenler Halep veya Şam’a gidiyorlardı. Hatta Mısır’a cami ül-Ezher’e gidenler bile vardı. Bizim medresemiz ilkokul düzeyindeydi. Tam anlamıyla klasik bir biçimdeydi. Medrese tahsili olarak anılırdı. İnsanların yeniliğe olan meylinden olacak giderek etkilerini yitiriyorlardı. Yukarıda da dediğim gibi, bu medreselere ancak sofu aileler çocuklarını gönderiyorlardı. Batı tipi okulların Tanzimat la birlikte itibar kazanması karşısında medreselerde giderek önemini yitirdi. Ancak dediğim gibi kırık dökükte olsa varlığını korumaya çalışıyordu. Halbuki Antakya İslam yönetimine geçtiğinden itibaren İslami İlimler alanında bir merkez niteliğindeydi. Bu alanda Ülker çapında adını duyurmuştu. Şairler,Hatipler,(Vaiz) bir ilim merkezi olan Antakya’dan etrafa yayılmıştı. Çevre illerden de Antakya Medreselerine talebe geliyordu. Bunu hocalarımız bize yana yakıla anlatırdı. Habibinneccar cami’nin karşısında bir Zincirli medrese vardı. Yol açma bahanesiyle kapısında kalın bir zincir asılı olan bu tarihi yapıda bir çokları gibi yok edildi. Ülkenin her tarafından alimler gelirler munazarlar, mübaheseler düzenlerler ilim-irfan ve edebiyat aşıkları onları zevkle dinlerlermiş. Bunların son zamanlarına yetişmiş olanlar anlattıkça içimin sızladığını hissederdim. Her şey gibi, devletimizin zayıflayıp yıkılmaya yüz tuttuğu zaman , bu medreselerde bundan nasibini alacaktı. Nitekim de öyle olmuş.
Sırası gelmişken benim yetiştiğim dönemde hala yaşama savaşı veren camilerde eğitimlerini sürdüren eski adıyla ”Sıbyan Mektebi” kimliğinde olanların sayısını hatırladığım kadarıyla buraya alıyorum.
1-Yeni Camii 12-Devecioğlu Mescidi(benim okuduğum)
2-Ulu Camii 13-Nakib Mescidi
3-Ağa Camii 14-Sermiye Camii
4-Meydan Camii 15-Saha Camii
5-Habibinneccar Camii 16-Abdülgazi Camii
6-Mahremiye Camii 17-Kantara Camii
7-Şeyh Ali Camii 18-Sofular Camii
8-Şeyh Muhammed Camii 19-Şekercik Camii
9-Ahmediye Camii 20-Dutdibi Camii
10-Kastal Camii 21-Servilli Camii
11-Uçtum Mescidi 22-Selamet Camii

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

reklam